Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/ozle9604/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2758

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/ozle9604/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/operations.class.php on line 2762

Warning: "continue" targeting switch is equivalent to "break". Did you mean to use "continue 2"? in /home/ozle9604/public_html/wp-content/plugins/revslider/includes/output.class.php on line 3684
Blog – Özlem Ateş
Altunizade Şub: +90 542 505 30 44
Ümraniye Şub: +90 542 505 30 44

Organik İple Ameliyatsız Yüz Germe

İnsan Yüzü genellikle yaşlanmanın ilk belirtilerini görüntüler.

Zaman içerisinde özellikle yüz ve boyun kısmında sarkmalar ve kırışıklıklar oluşur. Bunun başlıca sebebi yer çekimine karşı koyamamak ve dokudaki  kolajen ve elastin liflerinin azalmasıdır.

Bugüne kadar yüz estetiği için modern tıpta uygulanan yöntemlerin bir çoğu genel anestezi altında yapılan cerrahi operasyonlar şeklinde idi.
Cerrahi operasyonların maliyeti oldukça yüksek olmakla beraber ameliyat sonrası bakım ve işlem görülen bölgenin iyileşme süreci,  her zaman hastalara ekstra külfet ve ciddi anlamda zorluklar getirmiştir.

Bir kaç yıl öncesine kadar Ultra V Lift, Aptos Lifti, Kontür Lifti, Silhouette Lifti, Örümcek Ağı Estetiği ve Happy Lifti gibi farklı isimler altında düz veya kılçıklı ameliyat iplikleri kullanılarak doğal görünen sonuçlar yaratan yüz estetiği teknikleri geliştirilmiştir.

Bu tekniklerin en modern olanı Organik İple Yüz Germe Thread Lift, yeni nesil ameliyatsız yüz germe uygulamasıdır.  Çok ince iğneler içine yerleştirilmiş PDO (polidioksanon) adı verilen iplikler, öncelikle cildin sarkan ve gevşeyen noktalarına ince- ince cilt içine işleniyor, bu iplerin sarkan ve gevşeyen noktalarda azalmış olan kollajen ve elastin liflerin yerine geçmesi sağlanıyor. Böylelikle ameliyatsız olarak cilde eski gençliğini kazandırmak ve daha diri haline kavuşturmak mümkün oluyor.

Thread Lift İplik Çeşitleri

Ciltte oluşan problemlerin çözümüne yönelik 4 farklı tipte geliştirilmiş, farklı yapıda monofilamentlerden hazırlanmışlardır.
absobe olabilen antimikrobiyal flamentlerin, iğne yardımıyla cilt altına ya da SMAS bölgesine yerleştirilmesi yöntemidir. Boyutları 26 G ile 30 G arasında değişmektedir.

Bu iğnelerin ucunda biyoljik olarak absorbe edilebilen antimikrobiyal flamentler bulunur. Bu flamentlerin çapları 0,05 mm’den 0,15 mm’ye kadar değişir. 3 cm’den 24 cm’ye kadar değişen farklı uzunluktadırlar. Birçok farklı çap ve uzunluk alternatifi sunması sayesinde yüz, boyun ve vücudun farklı bölgelerinde kolayca çalışabilmeyi mümkün kılar.

Uygulama sırasında düzinelerce iğne ve bu iğnelerin uçlarında bulunan flamentler, cildin derin tabakalarına penetre olur. Böylece, ciltte açılan mikro kanallar sayesinde tetiklenen yara iyileşmesinin yanında, doğal yenilenme süreci ve doku elastikiyetinin artırılması süreci başlar. Sonuç olarak, cildin rejuvenasyonu ve mekanik yara iyileşme süreci aktifleşir.

Yakın zamanda ortaya çıkan yeni tip flamentler, sarkık dokuya mekanik olarak daha büyük bir lifting etkisi sağlamaktadır. Bu flamentler, standart PDO ipliklerinden daha güçlü bir lifting etkisine sahiptir. Ayrıca, yarattığı daha yüksek seviyede sağladığı kronik enflamatuar reaksiyon sayesinde, yara iyileşmesi sürecindeki fibroblastların (daha elastik olan) myofibroblastlara dönüşmesinde artırıcı rol oynar.

1.   Mono Flament Farklı Ölçülerde Düz İplikler.
Yüz ve Boyun Bölgesinin Tamamında Uygulanabilirlik İçin Özel Üretim.

2. Mono Eye Cannula
Sadece Göz Çevresi ve Göz Altı İçin Özel Üretilen Kanül Sistemi.
Göz altı ve Göz çevresinde oluşabilecek Hematom sorununu ortadan
kaldıran Eye Cannula iplikleri sadece FTC Thread serisinde mevcuttur.

3. Embossing Screw Dokuda dolgunluk veren Burgulu İplikler.
Burgulu tasarımı ile doku içinde daha çok yer kaplama özelliği ile Dolgu efekti
veren Embossing Screw iplikleri daha çok kollajen ve elastin demektir.

4. COG Multi Thread
Ameliyatsız Yüz ve Boyun Askılama işlemi için üretilen, tek kullanımlık özel
kanül içerisinde yerleşik bu iplikler ters ve düz kılçıkları sayesinde dokuya
tam tutunur. Kılçıklı ve daha kalın iplerin kanül sayesinde sarkan bölgelere
yerleştirilerek askıya alınması yöntemidir.

Thread Lift’in Kullanım Alanları

Cilt germe yönteminin, yüz, boyun ve vücutta birçok uygulama alanı bulunmaktadır. Yüzde özellikle yanak, kaş ve göz kapağı sarkmasında, alın germede, bozulmuş çene çizgisinin düzeltilmesinde ve boyun germede başarıyla kullanılmaktadır. Vücutta ise sarkmış kol altları ve bacak içleri için ideal tedavi yöntemlerinden birisidir.

Ayrıca deforme olmuş karın derisini toparlamakta da yardımcıdır.

– Nazolabial fold,
– Çene çizgisi, çene kontürü,
– Kaş kaldırma,
– Göz altı torbaları,
– Çene altı,
– Kaz ayakları,
– Alın ve boyundaki derin kırışıklıklar,
– Yanaklardaki sarkmalar,
– Vücut Estetiği.

Thread Lift’in  Dokudaki Etkileri

Vakanın ihtiyacı ve uygulama tekniğinin seçimine bağlı olarak yapıldıktan hemen sonra cilt germe etkisi başlar. Cildin sıkılaşması ve gerçek lifting etkisinin ortaya çıkması birkaç haftayı bulur. Etki süresi 2 yıl devam eder.

– Kontrollü yara oluşumu,
– Yara iyileşmesinin tetiklenmesi,
– İğnenin sağladığı mekanik simülasyon,
– İpin dokuya verdiği yapısal destek,
– İpin sağladığı yabancı madde tepkisi,
– Cilt Rejuvenasyonu.

Thread Lift Hasta Seçimi

Bu yöntem, çok yoğun sarkma ve yerleşmiş derin çizgilere sahip olmayan kişiler için uygundur. Cinsiyet farkı gözetmeksizin hem erkeklere hem de kadınlara uygulanabilen iple germe işlemi çoğunlukla 35 ila 60 yaş arası, daha genç ve daha canlı görünmeyi talep eden ancak yüzüne çok ciddi elastikiyet kaybı yaşamayan ciddi ve açık bir yüz gerdirme operasyonuna gereksinim duymayan hastalara uygulanmaktadır.

Yaş kriter değildir. Cildin ve yumuşak dokuların sarkma derecesi ve asmaya uygunluğu önemlidir. Hafif sarkıklığı olan, yorgun ifadeli yüzlerde; dinlenmiş, tatilden dönmüş bir görüntü yaratır. Yüz germe ameliyatı sonrası gibi ‘’gerilmiş, gergin’’ bir çehre yaratmaz. Ortadan kaybolma da gerektirmediği için gizli tutulabilir. Yapılan işlemden haberi olmayanlar, hastayı süzecek, bir değişiklik olduğunu hissedecek ancak herhangi bir iz, şişlik vs. göremediği için bir anlam veremeyecek, şüphesini kendine saklayacaktır.

Thread Lift’in Güvenilirliği

Bu işlem son derece güvenlidir ancak bu konuda eğitimli bir doktor tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Thread Lift işlemi sonrasında küçük morluklar dışında başka bir problem ile karşılaşılmaz. Kullanılan ipler sağlık için uygunluğu kanıtlanmış  PDO (polidioksanon) ameliyat iplikleridir. Bu ipler aynı zamanda cerrahide beyin, kalp ve abdominal operasyonlarda uzun yıllardan beri ameliyat ipliği olarak kullanılmaktadır. Lokal anestezi yöntemi ile uygulanan, genel anesteziye ihtiyaç duyulmayan bir işlem olduğundan genel anestezide rastlanan hiç bir riski taşımaz. İple ameliyatsız yüz germe son derece güvenli minimal invaziv bir yöntemdir. Hafif ve kısa süreli bir şişkinlik ve morarma dışında herhangi bir yan etki beklenmemektedir.

İple ameliyatsız yüz germe cilt rejuvenasyonu, cilt tonunun iyileştirilmesi, kırışıklık ve sarkmaların giderilmesinde tek başına yeterlidir. Ekstra olarak Radyofrekans,   PRP, Dolgu ve Botolinum toksin enjeksiyonları ile birlikte kombine edilebilir.

İyileşme ve Günlük Hayata Dönme Süreci

Çoğu hasta hemen uygulama sonrasında günlük aktivitelerine dönmektedir. Bu süre zarfından önce ağzın çok geniş açılması veya abartılmış mimiklerin yapılmasından kaçınılmalıdır. İşlemden 3 hafta sonrasına kadar ise yüzün ovuşturulmasından ve yüz üstü yatmaktan kaçınılmasını tavsiye edilir. Yüze fazla baskı yapılmaması gerekmektedir.

İşlemin ardından ilk birkaç gün içerisinde bazı şişlik, kızarıklık veya morluklar olması doğal olarak karşılanmakta ve bunları azaltmak için buz kompresi uygulanması önerilmektedir. Hastanın yüzünde hissedeceği rahatsızlık hissi diğer cerrahi operasyonlara göre minimum düzeydedir ancak her deri altı işleminde rastlanabileceği gibi işlem sonrası ilk birkaç gün içerisinde hafif bir kaşıntı hissi görülebilir.

Sonuçlar ise işlemin hemen ardından kısmen fark edilse de tamamlanmış gerçek sonuç birkaç hafta sonrasında görülmektedir. Cilt dokusundaki PDO ipleri ise cildin doğal kolajen formasyonu giderek etrafını sararak güçlenmelerine ve ilk altı ay boyunca etkisi kalıcı olarak devam edecek bir lift oluşturmaya devam edecektir.

Uygulamanın avantajları:

–  Çok kısa bir süre içinde yüz germe uygulamasıdır.
–  Ağrısızdir.
–  Tedavi sonrasında hemen makyaj kullanımı mümkündür.
–  PDO İpler kendiliğinden çözümlenebilir ve zararsızdır.
–  Elastin ve Kolajen Lif üretimini aktive eder.
–  İnce kırışıklıkları giderir.
–  Basit ve güvenlidir.
–  Anında iyileşme görülür.
–  Lokal anestezi altında uygulanır.
–  İz kalmaz.
–  İstenirse uygulama tekrarlanabilir.

Hiç Bir Yan Etkisi Yoktur.

Ameliyatsız Yüz Germe HIFU

Ameliyatsız Yüz Germe HIFU (Fokuslu Ultrason)

Çevresel faktörler , yoğun iş temposu ve belli bir yaştan sonra cildin aşağıya doğru sarkması kaçınılmazdır . Artık bu gibi şikayetleri sonlandıracak ,agrısız ve acısız bir şekilde sosyal hayatınızı etkilemeden  cildinizin kaybettği volmü geri kazandıracak ve lifting sağlayacak olan uygulama hıfu ile tanışmaya ne dersiniz?

Hıfu nedir?

Hıfu tedavisi ses dalgalarının kullanıldığı bir ameliyatsız yüz germe cilt toparlama yöntemidir. Hıfu odaklanmış ses dalgaları anlamına gelir. Odaklanmış ses dalgaları cildin en alt tabakalarına kadar inerek ciltte toparlanma ve sıkılaşma sağlar. Ayrıca cildin üst ve orta tabakalarında kollajen sentezini uyararak ciltte gençleşme sağlar.

Hıfu tedavisi ile hangi şikayetler giderilebilir?

Çene bölgesinde gevşeklik ve sarkma Çene çizgisi kaybı Yanak sarkması ağız köşelerinin aşağı dönmesi Boyun ve göz çevresinde sarkmış cilt Kaşlarda düşüklük

Hıfu tedavisinin cilt germe mekanizması nedir?

Cilt gençleştirmede kullanılan lazerler cildin belli bir derinliğinin altına inemezler. Fokuslu ultrason tedavisi cildin 4,5 mm altındaki fasya dokusuna ulaşır. Lazer ve radyofrekans cihazları cildin bu kadar derinine inemez. Fasya dokusu cilt germe amaliyatlarında cildi toparlamak için müdahale edilen bir bölgedir. Fokuslu ultrason tedavisi cildin altına odaklanarak fasya dokusunu küçülten ısı alanları oluşturur. Fasyadaki küçülme nedeniyle işlemden hemen sonar cildin sarkmış alanlarında toparlanma gözlenir. Fokuslu ultrason ayrıca ciltteki kollajeni arttırdığı için işlemden sonar ciltteki toparlanma artışı devam ederek üçüncü ayın sonunda maksimuma ulaşır.

Hıfu cilt gençleştirme yöntemleri bir arada kullanılabilir mi?

İşlemden 15-30 gün sonra PRP, yüz mezoterapisi, mikro iğneleme, dolgu ve botoks yapılarak işlemin sonuçları çok daha iyi hale getirilebilir.

Hıfu tedavisini kimler yaptırabilir?

Hıfu  cildin 3-4,5 mm altında etkili olur. Bu yüzde ciltte en alt dokulara kadar etkili olarak diğer lazer ve radyofrekans yöntemlerine göre daha fazla sıkılaşma sağlar. Yüz ve boyun cildini gevşek ve sarkmış kişiler hıfu yaptırabilirler. Hıfu 35 yaş sonrası kaş düşüklüğü, çene altı, yanak sarkması, çene çizgisinin gevşemesi ve netliğini yitirmesi şikayeti olanlara yapılabilir. Ameliyat olmak istemeyenler hıfu tercih edebilirler.

Hıfu kaç seans uygulanmalıdırve seanslar ne kadar sürer?

Tek seans uygulanır. İşlem süresi 30-60 dk’dır.

Tedaviden ne kadar süre sonra iş ve sosyal hayata dönülebilir?

Hıfu tedavisi yüzde kızarıklık, soyulma ve kabuklanma yapmaz. Bu yüzden uygulamadan hemen sonra iş ve sosyal hayata dönülebilir. İşlem sonrası makyaj yapmakta sakınca yoktur.

Hıfu tedavisinin yan etkileri nelerdir?

Hıfu cildin derinlerine inen bir uygulama olduğu için önemli sinirlerin geçtiği alanlara uygulama yapılmaz. Cildin dışında soyulma yapmadığı için yazın uygulanabilir. Abartılı kontrolsüz uygulamalarda ve kemik üstü bölgelerde yağ erimesi yapabilir. Protokolüne uygun yapılırsa sorun yaşanmaz.

Hıfu uygulaması kimlere uygun değildir?

hıfu aşırı sarkması olanlarda beklenen sonuçlar alınmayabilir. Yüzü çok ince olan ve yağ dokusu az olan kişilere uygun değildir.

Hıfu tedavisi etkinliği ne kadar sürer?

etkisi kalıcıdır. Ancak yaşlanma devam ettiği için etkisi 1,5-2 yıl sürer. Uzun ömürlü bir uygulamadır.

Hıfu diğer cilt gençleştirme yöntemleri ile birlikte uygulanabilir mi?

Hıfu sonrası dolgu ve botoks yapmak işlemin etkilerinin daha güzel ortaya çıkmasını sağlar. Özellikle elmacık kemiklere dolgu takviyesi ve hıfu çene hattında yarattığı düzelmeyle birlikte yüzde sağlıklı ve genç bir görünüm ortaya çıkar.

Yanlış Beslenme Kabızlığa Yol Açabilir

Doğru beslenme ile vücudumuzda problem yaratan nedenlere son!!!

Doğru bilinen yanlışlara mutlaka bir göz atın, önce sağlık!

Yanlış Beslenme Kabızlığa Yol Açabilir!

Kabızlık, özellikle kadınların sıklıkla yaşadığı can sıkıcı bir durumdur. Bağırsak düzeninin iyi olmaması vücutta bir şeylerin ters gittiğinin işareti olabilir. Karın ağrısı ve şişkinlikle beraber seyreden kabızlık, hayatınızı kabusa çevirebilir. Yanlış beslenme düzeni, yetersiz sıvı ve lif alımındaki yetersizlik kabızlığı tetikleyebilir. Kabızlığa yol açan yanlış besin tercihlerine bir göz atalım:

  • Proteinden zengin diyetler;

Karatay diyeti, Paleo diyeti, Dukan Diyeti ve Atkins diyeti gibi protein açısından zengin, tahıl ve türevlerinin (ekmek, bulgur, buğday vb.) tüketilmediği beslenme biçimi kabızlığa neden olabilir. Protein bakımından zengin besinler, lif açısından fakirdir ve bağırsak faaliyetlerini yavaşlatabilir. Bağırsak sağlığınız için bu tip beslenme biçimlerinden uzak durmalısınız.

  • Fast food besinlerin tüketimi;

Fast food (hazır ve hızlı) besinlerin tüketimi kabızlığa davetiye çıkarıyor. Bünyesinde yüksek oranda trans yağ, sodyum, katkı maddeleri ve basit karbonhidrat içeren fast food besinler, lif kaynağı ve sıvı içeriği açısından da oldukça fakirdir.  Bu sebeple midede uzun süre kalıyor ve kabızlık oluşturuyor.

  • Muz;

Potasyum ve magnezyumdan zengin olan muz, çoğunlukla ishal durumunda kullanılan bir meyvedir. Özellikle sporcuların sıklıkla tercih ettiği bir meyve olan muz, fazla tüketildiği takdirde kabızlığa neden olabilir. Özellikle olgunlaşmamış muz, sindirimi zorlar ve ham muzda bulunan nişasta kabızlığın sebebi olabilir. Muz yemek ve kabız olmak istemiyorsan, olgun muzları tercih etmelisiniz. Muz yararlıdır fakat doğru tüketildiği sürece!

 

  • Hamur işleri, kek ve kurabiyeler;

Hamur işi diye adlandırılan yiyecekler (poğaça, börek vb.), kekler ve kurabiyeler yapılırken yüksek miktarda şeker ve yağ (margarin) kullanılır. Lif açısından oldukça fakir, basit karbonhidrat ve sağlıksız yağ açısından zengin olan bu tip yiyeceklerin sık tüketimi kabızlığa neden olabilir. Hazır olarak satın aldığında da durum değişmiyor. Yine yüksek sodyum alımı, katkı maddeleri ve sağlıksız yağ tüketimiyle karşılaşıyorsunuz. Kararında tüketildiğinde ise herhangi bir sorun oluşturmamaktadır.

  • Beyaz pirinç, makarna ve beyaz ekmek;

Bu zamana kadar beyaz pirinç, makarna ve ekmeği hep kilo vermek için yememeye çalıştınız. Evet kesinlikle çok doğru. Bilmediğiniz başka bir şey ise, bu yiyeceklerin düşük miktarda diyet lifi ve yüksek miktarda karbonhidrat (nişasta) içerdiği. Bu özelliği yüzünden bağırsak faaliyetlerini yavaşlatıyor ve kabızlığa neden oluyor. Beyaz pirinç yerine bulgur, makarna ve beyaz ekmek yerine ise tam tahıllı ve ya tam buğday ekmeklerini tüketmeniz bağırsaklarınızı çalıştırarak kilo alımını durduracak ve sizler için daha sağlıklı olacaktır.
Sizlere kısaca 5 adımda uzak durmanız gereken besinlerden bahsettik. Anlık açlık durumu ve ya anlık yeme isteğiniz yüzünden vücudunuza eziyet etmeyin J Her şeyin başı sağlık!

Önce sağlık sonra afiyet olsun 

Biz önce sağlıktan sonra da doğallıktan yanayız demiştik :)

Aslında karşımızda Hyaluronik Asit’in mucidi Estetik Cerrah Andrea Alessandrini var ama aslında doğallığın mucidi 🙂

Danışman doktorumuz Özlem Ateş, Estetik Cerrah Andrea Alessandrini ile birlikte Roma’da çeşitli eğitimlere katılarak uzmanlığına uzmanlık katmıştır.

Bakalım bu doğallığın mucidi kimdir ve mucidi nedir?

Cilt gençleştirme uygulamalarında yani Gençlik Aşısı gibi, doğal bir yöntem olan hyaluronik asit uygulamasının mucidi Estetik Cerrah Andrea Alessandrini “vücudun su tutan materyali” olarak bilinen hyaluronik asit araştırmaları üzerinde uzmanlık kazanmıştır.

Cerrahi olmaksızın “kanal tekniğiyle yüz germe” olarak da bilinen yöntemin mucidi olan Dr. Alessandrini, İtalya’da bulunan Avrupa Medikal Okulu’nun kurucusu aynı zamanda İtalya Sağlık Bakanlığı Estetik Tıp Danışmanı’dır.

1981’den bu yana eğitmenlik yapan ve halen Uluslararası Medikal Estetik Okulu’nda hocalığa devam eden Andrea Alessandrini estetik konusunda Avrupa’da artık doğal yöntemlerin ve cerrahisiz işlemlerin tercih edildiğini sağlık açısından büyük önem taşıdığını ve başarılı sonuçlar elde etmenin en iyi yolu olduğunu öne sürmektedir.

Dr. Alessandrini’nin yakalamış olduğu bu yöntem sayesinde uygulama sonrasında ciltte herhangi bir şişiklik, mimiklerde farklılık görülmeden cildinizi gençlik yaşınıza getiriyor.

Alessandrini’nin son icadı, bir hyalüronik asit karışımı uygulayarak yüzde germe etkisi yaratan, tamamen doğal ve CE onayı alınmış bir ürün. Cildinizin zamana yenik düşerek kaybettiği hacmi veriyor ve ciltte gerilme etkisi yaratıyor. 20 dakikada kanal yöntemiyle (kanüllerle) uygulanıyor, cerrahi bir işlem olmadığı için kanama, ağrı ve morarma olmadan anında sonuç veriyor.

Uygulandığı bölgeler ise; yüz, gözaltları, çene, boyun, dekolte ve dirsekler olarak belirtilebilir.

Size ödem atıcı bir teklifimiz var :)

Size ödem atıcı bir teklifimiz var 🙂

Kışın arkasına saklandığımız kalın ve bol kıyafetlerimiz çoktan kışlık raflara kaldırıldı bile… Artık tek parça ve daha ince, bu bunaltıcı sıcaklarda bizi rahatsız etmeyecek kıyafetlere geçtik, deniz sezonunu açtık 🙂

Mayıs ve Haziran aylarında başladı “Bu pazartesi kesin diyete başlıyorum” cümleleri…

Sağlıklı beslenme uzmanlarımızdan diyet/sağlıklı beslenme programları alındı, spora başlandı ve ya çeşitli zayıflama/incelme uygulamalarına başlandı.

Peki bütün bu programları ne ile destekleyebiliriz? Kilo verme sürecini nasıl kolaylaştırabiliriz?

Kışın vücudumuz kendisini soğuklardan korumak için ister istemez yağ tutar ve ne kadar spor yaparsak yapalım, ne kadar sağlıklı beslenirsek beslenelim bunun önüne geçemeyiz.

Yazın da ister istemez kışın aldığımız fazlalıkları vermeye başlarız, fakat bir yere kadar!

Bu yüzden bizler size ödem attıran bir tarif sunuyoruz, hem çok sağlıklı hem de çok lezzetli;

  •  Yağ yakımını hızlandıran ve vücudumuzdaki fazla suyu atmamıza yardımcı olan ananasın kabuklarını 4 parçaya bölelim ve bir tencerenin içine koyalım.
  •  Ananas kabuklarının üzerine 1 litre suyumuzu, 1 limonu ikiye bölelim suyunu ayrı bir kaba alacak şekilde sadece kabukları ile 2 çubuk tarçını kaynayana kadar bekletelim.
  •  Karışımımız kaynadıktan sonra 2-3 saat kadar buzdolabında bekletelim, daha sonrasında buz ve biraz toz tarçın ile servis edelim.

Günde iki bardak içmeniz yeterli olacaktır, 1 hafta – 10 gün içerisindeki değişimi hemen fark edeceksiniz. Tabiî ki sağlıklı beslenme programınız ve egzersizleriniz dahilinde.

Şunu da unutmamalıyız ki tarçın kan şekerinizi düzenleyerek tatlı ihtiyacınızı giderir, ananas kabuğu ise kansere birebirdir 🙂

Sağlık ve afiyet olsun…

Diş Hekimimiz Sibel Tezil’in Haber Türk röportajı

Danışman Diş Hekimimiz Sibel Tezil’in Haber Türk röportajı…

Dişler, yaşlılık döneminde hayat kalitesinin korunması açısından büyük öneme sahip…

Gençlik yıllarında ağız ve diş bakımı konusunda gösterilen özen, yaşlılıkta sağlıklı dişlere sahip olmakta etkili bir rol üstleniyor.

Diş Hekimi Sibel Tezil, yaşlılıkta diş bakımı ve sağlığı ile ilgili bilgiler verdi.

Çiğneme sistemimiz, vücudumuzdaki sistemlerden belki de en şanslısı. Dolaşım, sindirim, sinir vb sistemlerde yaşlandıkça ortaya çıkan zayıflıklar, dişlerde oluşmayabiliyor.

Tezil, cildimiz kırışmış, vücudumuz kamburlaşmış, saçlarımız beyazlamış olsa da sapasağlam dişlerle yıllara meydan okuyabileceğimize dikkat çekti. Tezil, şunları söyledi:

“Bedensel güçlerini gittikçe yitirmeleri veya unutkanlıkların, demans gibi zihinsel sorunların ortaya çıkması yaşlıların düzenli diş fırçalama alışkanlıklarını sürdürmelerini olumsuz etkileyebilir. Bu durum diş fırçalanmasının ihmal edilmesine neden olur, diş kayıplarına yol açar. Gençlik yıllarında dişlere çok iyi bakılması, edinilmiş hijyenik alışkanlıklar yani dişleri çok iyi fırçalama, koruyucu ve onarıcı tedavilerin düzenli hekim kontrollerinde yapılması, yeni yaşların sağlıklı bir ağız ve diş yapısı ile karşılayabilmesini sağlar.”

Yaşlılık psikolojisi ile diş sağlığı arasında bir ilişki olduğunu da belirten Diş Hekimi Sibel Tezil, sözlerine şöyle devam etti:

“Yaşlılık insanların belki de en yalnızlaştığı dönemdir. Bireyler ebeveynlerini, eşlerini kaybetmiş, sosyal ilişkileri kesintiye uğramış ve gerçek olarak yalnız ya da yalnız hisseder durumdadırlar. Ölüme yakın oldukları hissi ile yaşarlar. Bu da psikolojilerini daha da bozar. Artık kendilerine bakmak istemezler. Onlar hayatı terk etmeye hazırlanırlarsa, dişleri de onları terk etmeye hazırdır. Tabii ki o zamana kadar total proteze geçmemişlerse. Ayrıca yaşlılarda diş eti çekilmiştir, dişlerin boyları uzamış görünür. Yaşla birlikte alveol kemiğinde oluşabilecek erimeler, iyi fırçalama alışkanlığı da yoksa dişetinde yangılara ve alveol kemiğinde erimelere, bu da dişlerin destek dokularını kaybederek sallanmasına, diş etinde çekilmelere neden olur. Kanser hastalarının kemoterapi görmeleri nedeniyle diş tedavisinin neredeyse olanaksız olduğu dönemler yaşamaları, diş kayıplarını artırır.”

Günümüzde diş hekimliğinde implant uygulamalarının, kişinin yaşı kaç olursa olsun kemik yapısı uygun herkese sabit protez kullanabilme şansı verdiğini dile getiren Tezil, bunun da yaşlılarda daha iyi çiğneme olanağı, daha iyi estetik görünüm sağlandığını dile getirdi. Böylelikle çıkarılıp suya konan protez gibi korkutucu sahnelerin ortadan kalktığını söyleyen Tezil “Yaşlı olmak sorun değil, asıl sorun kendinizi yaşlı hissetmenizdir” dedi.

http://www.haberturk.com/saglik/haber/687259-yaslilikta-disleri-kaybetmek-kader-degil

Diş

İnsanlar yaşlanır, gülümsemeleri değil, hayatınızdan gülümsemeniz eksik olmasın 🙂

Yeter ki içinizdeki gençle, yaşama sevinciyle ve yüzünüzdeki gülümsemeyle vedalaşmayın. Güzel gülmenin birinci koşulu hayatın gülümsemeye değer olduğunu düşünmektir. Öyle düşünüyorsanız geriye kalan sadece sağlıklı ve güzel dişlere sahip olmanızdır. Nasıl mı?

Her gün 2 kez ve en az 2 dakika doğru fırça ve doğru fırçalama tekniği kullanarak dişlerinizi fırçalayın. Günde 4dk nın hiç de uzun olmadığının farkına varın.

Diş hekiminizle arkadaş olun. Diş hekiminizi sevmenin en kolay yolu onunla arkadaş olmaktır. Böylece 6 ayda bir diş hekimi kontrolüne değil uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızla sohbet etmeye de gitmiş olursunuz 🙂 Kendinizi güvende ve emin ellerde hissetmeniz de tabii ki çok önemli 🙂

Dişlerinizde Ortodontik bozukluk var ve üstelik ileri yaşta tel taktırmak istemiyor musunuz? Dişleriniz çarpık, ayrık, lekeli ve ağzınızı kapatarak gülmek zorunda mı kalıyorsunuz?

Artık şeffaf plaklarla (tamamen estetik) ve sizden başka kimsenin fark edemeyeceği kadar görünmez estetik ortodonti var. Yatırımınızı kendinize yapın. Korkmayın. Artık harika diş estetiği ve gülüş tasarımları yapılıyor. Sadece hekiminizi iyi seçmeniz ve istediğiniz yolda istikrarlı ilerlemeniz gerekiyor. Sizi daha etkileyici bir kahkahaya kavuşturmak hem çok kolay hem de yanı başınızda.

Unutmayın diş kaybı doğal bir süreç değildir. Siz onlara güzel bakarsanız onlar da gülmenize ve çiğnemenize ömür boyu destek olurlar.

Sağlıklı ve bol gülümsemeli bir hayat dileriz 🙂

21 Gün Yeter

Artık sağlıklı besleniyor ve kötü beslenme alışkanlıklarınızı değiştiriyoruz 🙂

Bütün bunları değiştirmek için 21 Gün Yeter!

  •  Sürekli olarak şeker ve şekerli şeyler atıştırmak mı istiyorsun?
  •  Tuzun zararlarını bildiğin halde yemeklerini hala tuzlu mu yiyorsun?
  •  Gazlı içeceklerden ve fast food’dan uzak kalamıyor musun?
  •  Egzersiz yapmak istiyorsun ama egzersiz yapmayı bir türlü alışkanlık haline getiremiyor musun?

Aslında ihtiyacın olan sadece 21 gün, evet kötü alışkanlıkları bırakıp, yerine güzel alışkanlıklar koymak için tam tamına 21 gün yeter! Biraz motivasyon biraz da irade ile bunu başarabilirsiniz:) Yeter ki isteyin!

Kişisel gelişim kitaplarında 21 gün kuralını sıkça görürüz. Peki neden 21 gün, hiç merak ettiniz mi?

Bir hareketin, alışkanlık haline gelmesi için beynin ihtiyacı olan süredir. Bu süre zarfında o hareket ile ilgili nöronlar oluşur ve o hareketi rutinde yaptığımız bir iş gibi hissetmeye başlarız. Tıpkı uyandığımızda ilk iş olarak yüzümüzü yıkamak, sabah erken saatlerde uyanmaya alışmak ve ya saat 12 olduğunda yemek yeme ihtiyacı duymak gibi. Tıpkı erken saatlerde kalkmak gibi şekersiz çay içmeye de yemekleri tuzsuz yemeye de alışabilirsiniz. Bir anda sağlıklı beslenmeye ve spor hayatımıza giremeyebilir; fakat çaylarımızı kahvelerimizi şekersiz içmekle yemeklere tuz katmamaklar başlayabiliriz 🙂

Başlarda çok kolay olmayabilir ama bu zorluğu bir alışkanlığı oturtma süreci olarak düşünün ve kendiniz için güzel bir şey yaptığınızı düşünerek mutlu olmaya çalışın. Böylece zor da olsa severek yaparsınız. Bunu sadece güzel bir vücuda sahip olmak için yapmayın sağlıklı bir yaşama sahip olacağınızı düşünürseniz bütün bunları daha rahat yapıyor olacaksınız.

Egzersiz konusunda da aynı durum söz konusu. Başlarda egzersiz yapmak yerine televizyon izlemek, internette sörf yapmak size çok daha cazip gelebilir ama egzersiz yapmaya düzenli olarak devam ederseniz artık vücudunuz sizden egzersiz yapmanızı isteyecektir. Ayrıca vücudunuzdaki değişim de sizi memnun edeceği için siz kendiniz egzersiz yapmak isteyeceksiniz. Spor yaptıktan sonra mutluluk hormonu salgılanacağı için yaşadığınız mutluluk sizi spor yapmaya bir adım daha yaklaştıracak. 2 günde 1 saat yürüyüş yapmanız bile sağlıklı bir yaşama sahip olmanız için yeterli 🙂 Aslında çok kolay… Her şey sizinle başlar 🙂

Haydi, değişmek için bir adım atın 🙂

Çikolata Tarihi

Çikolata hepimizin vazgeçilmezi, bazen tek dayanağımız hatta karşı koyamadığımız tek lezzet!

Peki çikolatanın tarihçesini hiç merak ettiniz mi? Dünyanın en güzel lezzetini sizler için araştırdık.

Bu arada küçük bir not; EN SAĞLIKLISI BİTTER ÇİKOLATA ÇÜNKÜ KAKAO ORANI DİĞER ÇİKOLATALARA ORANLA ÇOK DAHA FAZLA

Çikolata kelimesi Aztek dilinde; kakao çekirdeklerinin gürültülü bir şekilde havanda dövülmesinden dolayı, “gürültü” anlamına gelen “choco” ve “su” anlamına gelen “atle” kelimelerinden türemiştir. İspanyollar’ın Amerika’yı keşfetmeleriyle birlikte kıtadaki mevcut kitapları yakmaları nedeniyle kesin bilgiler olmasa da; çikolata tarihinin İ.Ö. 1500 yılına kadar gittiği bilinmektedir. Eski Amerika uygarlıklarından Mayalar’dan önce Olmecler’in kakao ağaçlarından yararlandıkları bilinmektedir. Zaten “kakao” kelimesi de Olmec dilinden gelmektedir.

Fakat kakao ağacına verilen önem Mayalar ile birlikte doruğa çıkmıştır. Mayalar kakaoya ilahi bir anlam yüklemiştir. Bu ürünün kendilerine tanrılar tarafından verilmiş bir ödül olduğunu düşünmektedirler. Zaten kakao ağacının bilimsel ismi “Theobroma Cacao” da “Tanrıların Yiyeceği” anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Mayalar kakao ağacındaki meyveyi zamanla içecek haline getirmeyi başarmışlardır.

İlk olarak 1528 yılında Don Cortez isimli İspanyol bir denizci tarafından keşfedilen ve ticari bir içecek haline getirilen çikolata, 1606 yılında İtalya’ya, 1615 yılında Fransa’ya, 1657 yılında ise İngiltere’ye yayılmıştır. Tarihçilere göre 1700’lü yılların başında sadece Londra’da 2 bin çikolata imalathanesi bulunuyormuş ve kakaonun içine sütte ilave ediliyormuş. İtalya’da sütlü kakao özellikle din adamları arasında yaygınlaşırken, Papa 14. Clement’in ölümüne neden olan zehrin Papa’nın severek içtiği sütlü çikolatasının içine atıldığı söylenmektedir.

Yiyecek olarak çikolata ise ilk kez 19. yüzyılın ortalarında İngiltere ve İsviçre’de görülmeye başlandı. 1828 yılında Van Houten adlı Hollandalı bir usta kakao çekirdeklerini presleyerek elde ettiği yağdan bazı maddeleri çıkardı ve bu ürünü değirmenden geçirerek kimyasal bir işleme tabi tutar ve bu yolla kakao tozu elde eder. İlk çikolata ise 1876 yılında İngiltere’de imal edilmiş, İsviçreli Daniel Peter ise sütteki fazla suyu çıkarıp çikolatayla karıştırarak sütlü çikolatayı imal etmiştir.

Temelde kakao, kakao yağı, şeker, lesitin ve vanilinden oluşan çikolata günümüzde; bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Temel karışımdan “bitter” adı verilen tadı biraz acı çikolata çıkar. Bu karışımın içine süt tozu ilave edilirse sütlü çikolata, kakao çıkarılıp içine daha fazla süttozu eklenirse fildişi renginden dolayı beyaz çikolata elde edilir. Çikolatanın rengi içindeki kakao kütlesine bağlı olduğundan, kullanılan kakaonun oranı ve cinsi değiştikçe rengi ve tadı da değişir.

***Ustalara göre, iyi bir çikolata oda sıcaklığında sertliğini korumalı, ağızda ise erimelidir. Eriyen çikolata ağızda tanecikler ya da madeni bir tat bırakmamalıdır.

Değerli Çekirdekler…

Çikolata, Aztekler zamanında çok popüler olmuş ve toplumun elit kesiminin içtiği acı bir içki haline gelmiştir. Acı olmasının sebebi ise saf kakaodan yapılmış olmasıdır. Avrupalıların çikolata ile tanışması ise Kristof Kolomb’un keşif çalışmaları sırasında olmuştur. Kolomb’un, ele geçirdiği ticaret gemilerinde para yerine kullanılan kakao çekirdeklerinin önemini anlamasıyla Avrupalılar da bu büyülü bitkinin değerinin farkına varmıştır.

23 yıl sonra Dominikli rahiplerin kıtadan Kral Philip’e getirdikleri hediyeler arasında içilmeye hazır çikolata da varmış ve böylece yaşlı kıta çikolatayla tanışmış olmuş.

“Yenen Çikolata” 1847’de…

1730’larda makinelerin kullanıma başlanmasıyla seri üretime geçilmiş ve çikolata pahalı bir besin olmaktan çıkmıştır. 1828’de Hollandalı kimyager Conrad J. Van Houten, kakao pressini icat ederek kakao yağını özünden (liköründen) ayrıştırmayı başarmıştır. Van Houten böylelikle modern çikolatanın şeklini almasına büyük katkıda bulunmuştur. Yenmesi için imal edilen ilk çikolata ise 1847’de Joseph Fry isimli bir İngiliz tarafından üretilmiştir.

1875’te İsviçreli Daniel Peter sekiz yıllık bir çabanın ardından çikolatanın özüne yoğunlaştırılmış süt katmanın yolunu bularak bugünkü sütlü çikolataya babalık etmiştir.

***Bu arada ülkemizde ise ilk çikolata üretimi yapan ilk fabrika Feriköy’de kurulmuştur (1927).

Günümüz çikolatası ve çikolatadan gelen sağlık

Kakao Güney Amerika, Hint Adaları ve Afrika’da yetişmektedir. Ağacından toplanan meyvelerin içinde yaş haldeki olgun kakao çekirdekleri çıkarılır ve kurutulur. Kurutulan çekirdekler ezilerek macun haline getirilir. Çekirdeklerin macun halini alabilmesi, içeriğindeki yağdan kaynaklanmaktadır. Üreticiler bu yağı süzerek ayırırlar ve daha sonraki işlemlerde kıvamı tutturmak için tekrar çikolata yapımında kullanırlar. Macun halindeki karışıma şeker eklenerek son bir defa karıştırma işlemi uygulanır ve kalıplara dökülür.

İçeriğinde fazlaca şeker bulundurduğu için çok sevilen, kalorisi yüksek olan bir besin maddesidir. Çikolatanın mutluluk veren yiyecek olarak bilindiği bunun sebebinin ise, beyinde serotonin miktarında artış oluşturması mutluluğun yanı sıra cinsel istek uyandırması da en bilinen özelliklerindendir. İnsanların tadına bakmadan bile istek duydukları çikolata, kısmen bağımlılık yapmakta, bilim adamları ise bunu çikolatanın Phenethylamine içermesi ile rahatlama, ağrılarda azalma ve huzur verme etkisinden kaynaklandığını söylemektedirler. Kilo almada zorlananlar için uyku öncesi 50 gr yenmesi, ders çalışan ve zihin açıklığı gerektiren durumlar içinde beyne şeker gidip sinir sistemini uyarması için 1 saat önceden tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Çikolata sağlıklı bir besin maddesi olmakla beraber fazla tüketilmesi durumunda içeriğindeki yağ ve şeker oranından dolayı kilo almayı hızlandırır aynı zamanda içindeki yağ sebebiyle de cilt problemlerine yol açabilir. Bu yüzden makul miktarda tüketilmesi tavsiye edilir, yeterli miktarda tüketildiği sürece sağlık ve mutluluk kaynağıdır.

Kansere sebep olan bazı durumları ortadan kaldırdığı bilim insanlarınca kanıtlanan çikolata bunu içerisinde bulunan “polyphenols” maddesiyle başarmaktadır. Meyve ve sebzelerde de bulunan bu madde insanların hücre tazelenmesi, kan pıhtılaşmasını engellemesi, direnç sağlaması ve hastalıklara karşı korunmada da çok etkilidir. Çikolatanın minik bir diliminde kilolarca meyveden elde edilen “polyphenols” maddesi almak mümkündür. ***Bitter çikolata başta olmak üzere, kakao miktarına göre azalan diğer çikolatalarda bolca bulunmaktadır.

Kakao oranı fazla olsun, sağlık olsun, afiyet olsun.

Büyük Kulüp Dergisi Röportajımız

Geçen zamanı durduramayız fakat geriye alabiliriz!

Dr. Özlem Ateş sadece 1 saatte yıllarca geriye gitmenin sırrını bizlerle paylaştı;

“Thermi Lift Uygulaması Amerika’dan sonra Türkiye’de uygulanmaya başlanan ve sadece 1 saatte gençleşmenizi sağlayan mucizevi bir yöntem”

Bize kısaca Thermi Lift’in nasıl bir uygulama olduğundan bahseder misiniz?

Thermi Lift sadece 1 saatte geçen yılları geri almanızı sağlayan ameliyatsız vücut estetiğidir. Estetik ve güzellik ile ilgili bütün tedavi yöntemleri ve uygulamalarımızı hastalarımızın ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde bünyemizde barındırıyoruz. Temel prensibimiz önce sağlık sonra sevgili hastalarımızın ihtiyaçları kadar estetik!

Thermi Lift uygulaması için derin bir araştırmadan sonra, son derece başarılı ve kesin çözüm olan bir tedavi yöntemi olduğunu gözlemledik. Yani test edildi ve başarıyla sonuçlandı.

Bir saatten daha kısa zamanda tamamlanan Thermi Lift Uygulaması, ciltteki kolajen üretimini desteklemektedir. Sadece tek seansta ciltteki sarkmaları toparlayan Thermi Lift’in kalıcılığı ise birkaç yıl sürmektedir. Daha sonrasında tekrarlamak ve uygulama yapılan bölgeyi kontrol altında tutmak gerekiyor.

Tabii ki estetik ile ilgili her tedavi yönteminin de kişinin cilt yapısına, hassasiyetine yani kişiden kişiye göre değişiklik gösterdiğini de unutmamak gerekir.

Uygulama alanlarından bahsedecek olursak;

  •  Yüz, gıdı, boyun, göz çevresi, kol sarkması, karın bölgesinde yağlanma, sırt, basen, popo kaldırma, vajina sıkılaşması, meme dikleştirme ve koltuk altı terlemesine karşı oldukça etkilidir.
  •  Yaş ilerledikçe, özellikle de 30 yaşından sonra fizyolojik ve çevresel faktörlerin de etkisiyle cilt elastikiyetini kaybetmeye ve sarkmaya başlar. Thermi Lift, lipoliz etkisi yaratan özelliği ile hastalarımızın yağ sorununu çözerken, aynı zamanda lifting etkisiyle de germe ve sıkılaştırma ihtiyacını da karşılamaktadır.

Peki diğer gençleştirme yöntemlerinden farkı nedir?

Thermi Lift’in deri yüzeyinden uygulanan diğer yöntemlerden en büyük farkı ise cilt yüzeyini etkilemeden, deri altına odaklanarak gerçekleştiriliyor olmasıdır. Genelleme yaptığımızda da diğer tedavi yöntemlerine göre tek seans sürüyor olması ve ameliyat gerektirmeyen bir vücut estetiği olması da en büyük avantajlarından biridir.

Peki Thermi Lift cilt dokusunu nasıl tazeliyor?

30 lu yaşlardan sonra ciltteki kolajen üretiminin azalması sonucu, ciltte mimik kırışıklıkları görünür hale gelmektedir. Erken yaşlarda gıdının belirmesinin en sık rastlanan nedenlerinden biri de kiloya bağlı yağ birikimidir. Kontrollü termal enerjiyi cilt altına göndererek yaşlanmanın olumsuz etkilerini gidermeye yardımcı olan dünyadaki ilk estetik uygulama yöntemi Thermi Lift’te küçük bir kanülle minik bir delikten hedef bölgeye ulaşılıp; istenilen derinlikte yağın içine giriliyor. Yağları erittikten sonra kolajen üretiminden sorumlu cildin alt tabakası ısıyla uyarılıyor. Böylece gençleşme yani sıkılaşma ve gerilme gerçekleşmiş oluyor.

Thermi Lift ağrılı bir tedavi midir?

Lokal anesteziyle tedaviye başlandığı için uygulama sırasında herhangi bir acı hissedilmemektedir. Uygulamanın sonuçları ne kadar zaman içerisinde belli olmaktadır?

Uygulama sonrası cildin kolajen üretimi artmaya başladığı için ciltteki sıkılaşmayı, toparlanmayı, hemen hissedebilirsiniz. Bir saatten az süren uygulamanın etkileri iki ay içerisinde tamamen istenen sonuca ulaşılıp, gözle görülür hale gelmektedir. Ancak uygulama yapıldıktan bir hafta sonra da ortaya çıkan sonuçları kolaylıkla fark edebilirsiniz.

Uygulama yaz/kış fark etmeden her mevsimde yapılabilir. Uygulama kışın da yapılsa, yazın da yapılsa; hastalarımız 24 ile 48 saat içinde günlük hayatına dönebilmektedirler.

Thermi Lift Uygulaması’nın herhangi bir yan etkisi var mıdır?

Bugüne kadar bu uygulamayı yaptıran hastalarımız oldu ve beklenmeyen herhangi bir yan etki ile karşılaşmadık. Söz konusu sağlık olunca, sonuçlarından emin olmadığımız ve tereddüt ile yaklaşacağımız herhangi bir tedavi yöntemi uygulamayı bünyemizde barındırmıyoruz.

Thermi Lift güvenle yaptırabileceğiniz bir uygulamadır, FDA onaylı olmakla birlikte herhangi bir yan etkisi yoktur. Sadece uygulama yapılan bölgede hafif bir ödem görülebilmektedir, bu etki ise kişilerin cilt hassasiyeti birbirinden farklı olduğu için herkeste görülmemektedir. ThermiRF cihazı kullanılmakta olup uygulama için tek seans yeterlidir.

Thermi Smooth Uygulaması hakkında da biraz bilgi verebilir misiniz? Thermi Lift’ten farkı nedir?

Tabiiki. Thermi Lift Ameliyatsız Vücut Estetiği’nden farklı olarak uygulama deri yüzeyinden yapılır ve tamamen ağrısızdır, lokal anestezi gerektirmez.

İyileşme süresi yoktur, hiçbir yan etki oluşturmaz. Thermi Smooth uygulaması yorgun yüzü canlandırmak, kırışıklıkları azaltmak, derinin gerginliğini artırmak için yapılan daha basit bir uygulamadır. Derideki hücresel yenilenmeyi ve güçlenmeyi sağlayarak işlem aynı zamanda tazeleyici bir özelliğe sahiptir. 1 hafta arayla toplamda 4-5 seans halinde uyguluyoruz tabii bu durum kişinin cilt yapısına göre de farklılık gösterebiliyor. Başta üst göz kapakları olmak üzere uygulama bölgesinde özellikle cildin ince olduğu alanlarda sıkılaşma sağlıyor ve başarılı sonuçlar alıyoruz.

WhatsApp Hattı
Özlem Ateş Canlı Destek
Whatsapp üzerinden iletişime geçmek için aşağıdaki linke tıklayın!